Kuru otlar üstüne, etkileyemeyebilseydik keşke
Filmin hiçbir duyguyu abartmadan yumuşatıp bırakan nihayetinde kimsede bir yargı oluşturtmayan yapısına hayranlıkla başlamak istiyorum.. hiçbir yanıyla hayattan kopuk değildi, melodram hiç değildi. ben böyle filmleri övmeye doyamıyorum galiba..
Birazcık ucundan solcu ama toplum filan derdinde hiç değil, narsistik uğraşları yoğun, taşrayı bırakıp kaçma hayaliyle gün sayan Samet'in öyküsü bu. Sadece yaz ve kışı olan kuru otlar üzerindeki bu kasabada Samet'i heyecanlandıran belki de tek şey başarılı, özgüvenli, aurası yüksek, güzel ortaokul kızı sevim. Ona ilgi gösteriyor, hediyeler alıyor.. sevim de hocasına karşı boş değil her halinden belli. gerçeği mümkün olmayan bir oyunun içerisindeler. Bir aramada ele geçen sevim'in aşk mektubu kimsede kime yazılmış olduğuna dair ufak bir şüphe bile uyandırmıyor. Ne alakası var canım, derken bile öğrencisini etkilemiş olmanın hazzı yüzünden okunan Samet mektubu okurken, içeri sevim girip mektubumu verir misiniz diyor. -hatta size olması sizi ilgilendirmez dercesine, cesur- Samet öğretmen üstenci bir 'böyle şeyler olabilir, ben de küçükken edebiyat öğretmenime aşıktım ya' kabilinden şeyler söyleyip mektubu da vermeyip -üstte ya hani- bu oyunu sevim yalnız başına kurmuş ve bu kadar utanmış gibi hissettirdikten sonra sevim intikamını bu sınırları aşan ilişkiyi şikayet etmekle alıyor.
Arada bir kadın da var, depresif, travmatik, üstelik uzuv kaybı var. Nurayla görüştükten sonra onda istediği etkiyi -hayranlık uyandıramayınca- bırakmadığında ondan daha önce intikam alan bıcırık öğrencisi sevim'e daha da fazla öfke kusuyor, sınıftan atıyor. Kenan'a ben nurayla ilgilenmiyorum istersen sen görüş diyor üstelik. Ne var ki Kenan mütevazı ve babacan bir tavırla nuray'a meyledip nuray tarafından iltifat alınca bir üçüncünün bakışı devreye girmiş oluyor. Samet, Nurayla ilgilenmeye başlıyor.
Bu 3. konusu önemli, çünkü Kenan Samet'in öğrencilerle yakınlığını kıskandığı için öğrencilerden makas alıyordu. Sonra olayların sorumluluğunu Samet'e yıkmak istedi, buralarda böyle şeyler doğal değil diye. Bu rekabeti fark ettikten sonra nuray'a yalnız gitti Samet, kenan'a bir misillemeyle.
neyse sonra, Samet kenan'a bencilce ve öylesine basit, dürtüsel bir şeymiş gibi Nurayla yaşananları anlatıyor, değeri bile yokcasına. Bunun içindi canının bütün acısı işte,
filan.
Nuray yitirdiği bacağının yasıyla bir daha benden ne olur sorusunun cevabını ararken kendisine araba kullanmayı öğreten kenan'a değil de, ilk başta nurayla pek ilgilenmeyen, aslında daha ziyade hayatta da kendiyle ilgilenen, girişken ve buradan bir an önce gitmek isteyen -ilişki kurmayacak olan- samet'e ilişiyor gözü. bir yanıyla kenan'a karşı kötü hissederken bir yanıyla da bir sözleşmemiz mi vardı diyor. Kendisine yatırım yapan -araba sürmeyi öğreten-, uzun vadeli ilişki kurmayı isteyen ama daha arkaplanda kalan adamı seçmemenin gerginliği var üzerinde. İçinde bulunduğu toplumun normlarından çıkmış fakat bunu bir ötekinin yüzünde ilk defa seyrediyor aslında, tedirginliği oldukça yoğun. Hiç beklentisiz anlatıyor kendini.
En son sevim etkileyici ve cezbeden aurasıyla Samet'e tatlı götürdüğünde Samet bütün her şeyi konuşmak, bir açıklama bulmak ve aslında ben senin için neydim? diye sormak istiyor. Sevim tüm soruları göğsünde yumuşatıyor, stres olmuyor, öfkeni anlıyorum ve benimki de anlaşılırdı diyor sanki, hiç de geri adım atmıyor. Samet yapılan tatlının çok basit olduğunu söylediğinde, evet hocam ben yaptım biliyor musunuz diyor. 'Basitse siz yapın o zaman' filan gibi mesela samet'in verebileceği kırılgan tepkiyi görmemek de şaşırtıyor bu öğretmeni.
Samet'in de en başından beri hayran olduğu bu tavra dair neden böyle hissettiğini filmin sonunda anlatıyor.
Sevim, Samet'in istediğini ona vermezken ona karşı yoğun bir öfke de yöneltmiyor, sanki yaşananları aşmış ve Samet'e gülümsüyor. Tabi bu samet'in canını daha fazla acıtıyor. Elde edememişliğini sonuna kadar hissediyor. Onun kıymet bilmezliğini anlatıyor tabi, pişman olduğunu söylüyor -sonradan söyleyecek bunun doğru olmadığını-
En son çıkarken de yine öfkesiz bir tavırla hocam geliyorsunuz değil mi diyip aynada saçlarını düzeltiyor. Üstelik ruj da sürmüştü, hem de hocası için değildi. öyle işte samet öğretmen, bu tavrı sevmiştin. üstüne, aştığın sınırı hiç kabul etmedin..
Yorumlar
Yorum Gönder