İsterdim piyano öğretmeyi, Haneke filmi üzerine
Sevgili Erika. Dürtü duvarların kenarından sızmaya çalışıyor, yolda öne çıkan her yokuşta tanıdık bir ses duyuyor olsa gerek, yokuş adedince ceza geliyor. -banyoda arzudan sızlayan yerleri yok edecek kadar, bazen- öyle değil mi.
O ses anneye ait, ceza verecek olan da o. Ondan başkasına
bakmamalısın, hasta, eksik, yok baban bunu bilir, bir şey demezdi.
Her neyse, o yüzden ki Erika'dan sızan ilk dürtü annesine
taşıyor, annesini öpüyor kadın ve senin kıllarını gördüm diyor. Anne öyle kurak
ve katı ki, yaşanan olayın absürtlüğüne bir tepki dahi vermiyor. Ne şaşkınlık,
korku, öfke ne endişe, hiçbir şey. Dürtü yahut benlik o anneye sesini hiç
duyuramıyor. Bununla ne yapacağını bilmediğinden olsa gerek.
Katı zihin dünyasıyla çok iyi bir piyano öğretmeni olan
Erika -katılıkla ona nasıl dokunuyorsa-, bütüklüğü ve imkansızlığıyla walter'ı
kendisine hayran bırakmayı başarıyor. Walter’ın ona ulaşmaya çalışan tüm
çabalarına direnç gösterdikten sonra, bir başka kadının zayıf kadınsılığının -ona
hakkı tanınmayan bu tavrın- Walter tarafından kapsanması sonrasındaki hasetin
açtığı kapıyı açık bırakıyor Erika, Walter girsin diye. Zayıf olanı göstermek Erika
için mümkün değil. Arzuları göstermek hiç. Bir başkasının arzusu kenarında
işemek kadar hiç.
Bütün bu hikayenin ardındaki eksiklik ve suçluluk genç adam
kendisine yakınlaşırken ortaya seriliyor. Yalnız cezası dahilinde arzusuna
katlanabilen, bir başkasının ne arzuladığına hiç ilgi göstermeyen, onu içine
alamayan alsa dahi kusan zavallı bir kadın. Sevgi odadan kaçıp gidiyor,
tiksinti uyanıyor.
Walter.. Olmayacak olana gözünü dikmiş bir çocuk. Reddedildikçe
çabası artıyor, sanki bir başka yasak vardı da, bu sefer başka, bu kadın başka diyor
içinden zorla. Hayal kırıklığına, aşağılanmışlığa olan öfkesi yine aşık olduğu
kadına tecavüz ediyor. Peki ya istediğin bu muydu? Hayır. Benim de. Yine olmayanın
intikamıyla çok az kalıyor sona.
Yorumlar
Yorum Gönder